Metaverse: Marka Hukukunda Yeni Dönem

Metaverse evreni hayatımıza hızlıca girerken birçok soruyu beraberinde getiriyor. Gerçek dünya ile Metaverse evreni arasındaki hukuki köprünün nasıl kurulacağı ise merak konusu olmaya devam ediyor. Metaverse evreni ile Fikri Mülkiyet’in kesişim noktasında en yaygın örnekler marka hukuku çerçevesinde yer almaktadır. Marka sahipleri ise Metaverse piyasasındaki yerlerini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Piyasa canlandıkça bu yeni evrende hak takibinin nasıl yapılacağı veya olası bir hak ihlali tespitinin nasıl gerçekleşeceği gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Halihazırda mevcut marka haklarının yeterli olup olamayacağı ise ortaya çıkan sorunların odak noktasında.

 

Metaverse, tanımsal açıdan fiziksel ve dijital gerçekliğin bir araya gelmesiyle oluşturulan kolektif bir sanal paylaşım alanına karşılık gelmektedir. 1992 yılında ilk kez Neal Stephenson’ın bilimkurgu romanı Snow Crash’da karşılaştığımız bu kavram günümüzde Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg tarafından şu şekilde tanımlanmıştır: “internetin yerini almayı, sanal hayatı gerçek hayatla birleştirmeyi ve herkes için sonsuz yeni oyun alanları yaratmayı amaçlayan bir sanal gerçeklik. Bu yeni evrenden bahsederken Metaverse’ü tek bir platforma indirgemek ise kısıtlayıcı olacaktır. En sade hali ile Metaverse gerçek hayata paralel çizgide yaratılan, kullanıcılarına çevrimiçi gerçeklik deneyimi yaratmayı hedefleyen ve çok katmanlı birçok evrenden oluşan sanal gerçeklik deneyimi olarak ifade edilebilir. Metaverse evreni bugün hala tam sınırlarına ulaşmış değildir, teknoloji ilerledikçe bu evrenin sınırları da genişlemeye devam edecektir. Bugünün koşullarında anlaşılan sanal gerçeklik, birtakım ekipmanlar aracılığı ile yalnızca görme ve duyma duyusuna hitaben deneyimlenebilirken; planlanan teknolojik gelişmeler ışığında, çok da uzak olmayan bir gelecekte insanların Metaverse evreninde fiziksel dünyadan daha fazla zaman harcayabileceği düşünülüyor.

 

Metaverse’ün popülaritesinin artmasından sonra sıklıkla marka sahiplerinin Metaverse'te sanal mağazalarını oluşturması ve ticari markaları altında mal satması ile karşılaşıyoruz. Böylece markalar, gerçek dünyadaki kitlelerini sanal gerçeklik evrenine taşıyor. Müşteriler Metaverse evreninde sevdikleri marka ile etkileşime girerek, markanın Metaverse evreninde ticari açıdan kullanımını sağlıyor. Dolayısıyla bu ticari kullanım ve sonuçlarını da hukuki açıdan değerlendirme yükümlülüğü ortaya çıkıyor. Mevcut düzenlemeler şu anda yalnızca ticari markaların fiziksel mallarını kapsamakta ancak dijital ürünler ve hizmetler için gerekli koruma nasıl sağlanabilir?

 

Şöyle ki; bir markanın fiziki dünyada ticari marka başvurusunda bulunması ile sanal gerçeklik evreninde aynı başvuruda bulunmasının sonuçları elbette aynı olmayacaktır. Marka tescili ile koruma altına alınan marka, marka sahibine tescil edildiği ülke sınırları içerisinde ve içerisinde bulunduğu mal ve hizmet sınıfı açısından koruma sağlar. Fiziki dünyada her marka, tescilli olduğu sınıf bakımından ve tescil edildiği ülke sınırları içerisinde korunurken Metaverse evreninde karşımıza çıkabilecek olası bir hak ihlali ve sonuçlarını düşündüğümüzde; büyüklükleri ne olursa olsun tüm şirketlerin mevcut ticari markalarını gözden geçirmeleri ve Metaverse evreninde ek koruma sağlamak için sanal ürünlerini kapsayacak marka başvurularında bulunmaları gerekebilir.

 

Dijital evrendeki yerlerini sağlamlaştırmak isteyen CVS, Walmart, McDonalds gibi şirketler de birbiri ardından Metaverse evrenine yönelik ticari marka başvurularında bulunuyor. Mevcut ticari markaları fiziksel ürünlerini korurken; Metaverse evreninde sergilenen sanal mallar, fiziki üründen yola çıkılarak üretilmiş bile olsa o ürünün mevcut korumasından faydalanamaz. Şirketler bu sebeple markalarının kullanımı kapsamında oluşabilecek potansiyel ihlallerin önüne geçmek için sanal dünyadaki mal ve hizmetlerini kapsayan ek başvurularda bulunuyor. Örneğin Metaverse evreninde sanal ürünlerinin sergileneceği sanal bir restoran açmayı planlayan McDonalds, sunacağı mal ve hizmetleri kapsayan on farklı ticari marka başvurusunda bulundu. Söz konusu ticari marka başvuruları arasında indirilebilir sanal yiyecek ve içecek ürünleri, sanal restoranın yanı sıra sanal konserler gibi diğer sanal etkinlikler de yer alıyor. Ek başvuruları yalnızca gıda endüstrisinde değil, moda endüstrisinde de görüyoruz. Hugo Boss, Tommy Hilfiger, Champion ve Versace'nin de aralarında bulunduğu birçok moda devi, Metaverse evrenine yönelik ticari marka başvurusunda bulunuyor.  Şirketler Metaverse’deki müşterilerine giysi, ayakkabı ve şapka gibi sanal ürünlerin yanı sıra kullanıcılara sanal ürünlerini tanıtabilecekleri sanal defileler sunmayı amaçlıyor. Temel olarak dijital varlık teşkil eden bu başvuruların sınıflandırılmasında EUIPO, dijital içerik veya görüntü olarak ele alınmasını ve 9.sınıf kapsamında değerlendirilmesini uygun görüyor. Söz konusu sanal malların bu kapsamda değerlendirilmesinin temeli, bu ürünlerin esas olarak dijital ortamda programlanmış olmaları ve bu programların Nice Sınıflandırması kapsamında 9.sınıfta yer almasıdır. Dolayısıyla içeriğine bakılmaksızın her sanal ürün 9.sınıf kapsamında değerlendiriliyor. ‘’İndirilebilir sanal mallar’’ ifadesi söz konusu malların içeriğine yönelik tek başına net bir anlam ifade etmemektedir. Bu sebeple EUIPO, başvurularda sanal ürünün içeriğine yönelik ‘’sanal giysi, sanal yiyecek’’ gibi açıklayıcı ek ifadelerle belirtilmesi gerektiği kanaatinde. Fiziki dünyada karşımıza çıkan marka hakkı ihlallerinin Metaverse evreninde de ortaya çıkması muhtemeldir. Tescille korunan sanal bir ürünün izinsiz biçimde kullanılması halinde marka hakkına tecavüz incelemesine ilişkin belirsizlikler ihlalin gerçekleştiği yerin tespiti konusunda karşımıza çıkmaktadır. Nitekim marka tecavüzü, ihlalin gerçekleştiği ülke sınırları kapsamında yürürlükte olan ilgili mevzuat kapsamında değerlendirilir ve markanın tescili ancak tescil edildiği ülke sınırları içerisinde koruma sağlar. Bir marka sahibinin dünya üzerinde bulunan ülkelerin tamamına yönelik bir marka başvurusunda bulunması pratik açıdan mümkün değildir. Dolayısıyla Metaverse evreninde yer alan indirilebilir sanal malların, fiziksel ürünleri kapsayan mevcut marka başvurularının koruması kapsamında değerlendirilmesi fikrimizce bu noktada doğru olan yaklaşımdır.

 

Öte yandan marka hakkının ihlali konusunda karşılaşabileceğimiz diğer bir olasılık da tescilli markaların izinsiz biçimde Metaverse evreninde kullanılmasına bağlı olarak ticari bir fayda elde edilmesidir. Hermes markası ile dijital sanatçı Mason Rothschild arasında yaşanan uyuşmazlık bu konuya yönelik güncel örneklerden biridir. Mason Rothschild, Hermes’in ikonik Birkin çantalarının dijital görüntülerini NFT’ye dönüştürerek Metaverse üzerinden satışa sundu. Bunun üzerine Hermes, Rothschild'e karşı ticari marka hakkının ihlali ve sulandırma iddiasıyla dava açmış ve Birkin NFT'lerinin ticarileştirilmesi için Rothschild'e izin veya yetki vermediğini ileri sürmüştür. İlgili dava halen New York Federal Mahkemesi’nde görülmektedir. Dijital varlıklar üzerinde kapsayıcı bir düzenleme henüz yapılmamış olsa da Hermes davası NFT’lerin geleceğini belirleyecek nitelikte.

 

Bunun yanında, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) kapsamında tescil edilmiş markanın, marka sahibi tarafından 5 yıllık süre boyunca kesintisiz olarak kullanılması gerekmektedir. Dolayısıyla, 9.sınıfta tescil edilmiş markaların Metaverse evreninde ticari amaçla ne zaman kullanılmaya başlanacağı konusu önem teşkil ediyor. Hemen kullanıma geçmeyecek aynı veya benzer ibareli markaların tesciline engel olma amacıyla yapılan önleyici marka tescillerinin bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Fiziksel evrende markanın kullanımının Metaverse evreninde geçerli sayılmadığı takdirde marka kullanılmama sebebi ile iptale açık hale gelecektir.

 

Nitekim tüm bu değerlendirmeler, bulunduğumuz çağın dinamikleri için hala yeterli düzeyde değil. Marka sahipleri ek bir korumaya dayanarak gerçek dünyadaki ticari markalarının Metaverse evreninde ticari fayda gütme amacıyla haksız kullanımının önüne geçmeye çalışıyor. Karıştırılma riski, marka adının lekelenmesi gibi olası sorunlara karşı çözüm arıyorlar. Durumun bilincinde olan EUIPO, bu konudaki çalışmalarını hızlandırarak 2023 yılı içinde bir kılavuz yayınlamayı planlıyor. Türk Patent Kurumu nezdinde bu alana yönelik henüz bir çalışma bulunmasa da içerisinde ‘’Metaverse’’ ve ‘’sanal’’ ibarelerini barındıran 9.sınıfa yönelik başvuruların arttığını görüyoruz. Markaların bu sanal dünyada varlığı arttıkça daha etkili koruma metotlarının geliştirilmesi ise kaçınılmazdır. Hala sınırlarını tamamlamamış ve her geçen gün gelişen sanal bir evren ile karşı karşıyayız. Mevcut düzenlemeler bu duruma ayak uydurmaya çalışıyor olsa da daha fazla insanın Metaverse evrenine girmesi ile birlikte yürürlükte olan yasaların potansiyel hak ihlallerinin tespiti noktasında yeterli gelip gelmeyeceği kesin değil. Şu noktada fikri mülkiyet dünyasındaki gelişmeleri yakından takip edip yeni düzenlemeleri beklemekte fayda var.

Detaylı bilgi için : [email protected]

 

 

 

Ortak
Yasemin KOYUNCU

Ortak